Genel olarak ibadetin bir parçası olarak görülen ve çok kıymetli maddelerden yapılan tesbihler 33'lük ve 99'luk dizileriyle aynı zamanda bir sanat dalı olarak gelişmiştir. İlk bakışta "boncukların yan yana dizilmesi" olarak görünen tesbih yapımı, günler hatta haftalar alabilen ve onu yapan ustanın yoğun emek gücüne dayanan incelikli bir işçilik gerektiren bir sanat alanıdır.Osmanlı Devleti döneminde, hemen hemen tüm el sanatlarında belirgin olan dini çizgi, tesbih sanatında da kendisini gösterir. Ebru, Hat Sanatı gibi el sanatlarının ardından bu çizginin öne çıktığı sanat, tesbihçiliktir. Osmanlı'da ilk tesbihlerin hangi ustalar tarafından ve ne zaman işlendiği hakkında kesin bir bilgi yoktur. Arşivlerde, tesbih ile ilgili net bilgiler 16. yüzyılın sonlarını işaret etmektedir.
Tesbih sanatı, Osmanlı Devleti döneminde ve özellikle 19. yüzyılda verilen eserlerle zirveye ulaşmıştır. Özellikle bu yıllarda İstanbul'da yapılan tesbihler, dünya çapında ün kazanmış; Osmanlı ustalarının yaptığı tesbihler Hac zamanı Hicaz'a götürülüp hediye olarak dağıtılıp satılmıştır. "Eser-i İstanbul" olarak ünlenen bu tesbihlerin ticaretini yapmak için dünyanın çeşitli yerlerinden Kapalıçarşı'ya çok sayıda tüccarın geldiği de bilinmektedir. Bu tarihlerin, tesbih sanatının en parlak yıllarına işaret etmesinin ardında, şüphesiz dönemin sanat ahlakı ve anlayışı büyük öneme sahiptir. Zira bu dönemde, herhangi bir ustanın elinden çıkmış bir model, onun imzası olarak kabul edilir; hiçbir usta diğerinin modelini yapmazdı. Her ustanın büyük bir incelikle ortaya çıkardığı eser, bu anlayış çerçevesinde "biricik" olma özelliğini de doğal olarak gösteriyordu. Bunun yanında, "tesbih elde sallanmaz, onunla meşk edilir. Tesbih çekilirken ona verilen emeğe saygı gösterilir" düşüncesi de tesbih sanatının önemi ve saygınlığını ortaya koyan anlayışlardan biridir. 19. yüzyılda yüzlerce atölyenin ve tesbih ustasının olduğu, üretilen modellerin "Eser-i İstanbul" olarak adlandırıldığı tespihlere ilgi, 20. yüzyıl ile birlikte giderek düştü. Cumhuriyet dönemi ile birlikte ise tesbih atölyeleri ve imalathaneler, hızla kapanmaya başladı. Ancak 1970'li yıllara gelindiğinde tesbih merakının yavaş yavaş yeniden artmasıyla imalathane ve dükkanlar da tekrar kapılarını açtı. Günümüzde ise İstanbul ve Anadolu'nun çeşitli kentlerinde imal edilen tespihler, başta Kapalıçarşı'daki dükkânlar olmak üzere birçok yerde bulunabiliyor. Tüm bunların yanında, üretime bilgisayar teknolojisinin dahil edilmesi, eski teşbihlerin birebir kopya edilmesi ve özgün yeni eserler üretilememesi sorununu da beraberinde getiriyor. Bu durum da tesbih sanatını olumsuz etkiliyor. Ancak buna rağmen, hem tesbihe gönül verenler hem de koleksiyonerler, elde çekilmiş eserlere rağbet gösteriyor.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.